Meydan Hamamı. Kimileri için sadece bir hamam, kimileri içinse geçmişin sırlarını fısıldayan bir yapı taşı. Son günlerdeyse bu mütevazı taş duvarlar, belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar konuşuluyor.
Sebep mi?
“Acaba burası eskiden bir kilise miydi?” sorusu.
Geçtiğimiz gün Tarihi Ünye Meydan Hamamı’nda önemli bir buluşma gerçekleşti.
ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Başkanı Doç. Dr. Umut Almaç, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ve Ünye Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı bir araya gelip basının karşısına geçti.
Yapılan çalışmalarla buranın Kent Müzesi olacağını ifade ederek çalışmaların titizlikle yürütüldüğünü ifade etti.
Açıklamaların ardından Ahunbay Hocamıza sorular arasında en dikkat çekeni ise tam da bu merak edilen konuydu: “Hamam mıydı, kilise miydi?”
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ın cevabı netti:
Ünye Hamamı’nın geçmişte de kilise olmadığını, sıva altından çıkan kubbedeki motiflerin Geç Osmanlı dönemine ait çiçek motifleri olduğunu, ancak kesin sonucun, binanın arkeolojik kazısıyla netleşeceğini” söyledi.
Bir bilim insanının ağzından çıkan bu ifade, birçoğu için tartışmayı bitirmiş olabilir. Ancak mesele, işte tam da burada ilginçleşiyor.
Çünkü arkeoloji ve sanat tarihi, çoğu zaman siyah-beyaz bir tablo değildir; aksine detayların derinliğinde gizlenen bir mozaiktir.
Ünyeli hemşerimiz Arkeolog Ali Rıza Nal, konunun açıklanması sonrası yaptığı değerlendirmede önemli bir hatırlatma yapıyor:
“Kubbedeki sıva altında çıkan çiçek motifleri değerlendirilerek bu kanıya varmak ne derece doğrudur bu tartışılır. Yapının mimari özellikleri, sütun ve sütun başlıkları, neflerin genişlikleri, konumu, giriş kapısı, süsleme unsurları, kubbe üstü kulesi, ek yapılan halvet ve sıcaklık bölümlerinin ana bina ile uyumu incelenmeli. Zemindeki kazılardan çıkan veriler, müze raporları, hatta İstanbul’daki patrikhane kayıtları kontrol edilmeli.”
Bu sözler, aslında hepimize şunu hatırlatıyor: Tarih, aceleyle hüküm verilecek bir alan değildir. Çünkü her taş, her çizik, her katman bir bilgi barındırır. Bir yapının kimliğini anlamak için sadece sıva altındaki motiflere değil; plan tipolojisine, taşıyıcı sistemine, toprağın altındaki izlere bakmak gerekir.
Peki, neden bu tartışma bizi bu kadar heyecanlandırıyor?
Zira bu sadece bir hamam meselesi değil. Bu, Ünye’nin, Karadeniz’in, hatta Anadolu’nun çok katmanlı tarihinin bir yansıması.
Burada yaşayan medeniyetler, kültürler, inançlar… Hepsi bu topraklarda iz bıraktı. Belki hamam, belki kilise, belki her ikisinin de izlerini taşıyan bir yapı…
Bu tartışmanın kazananı olmalı mı? Bence hayır. Çünkü asıl kazanç, soru sormak. Eğer bu tartışma sayesinde Ünye’de bilimsel kazılar yapılır, müze raporları yayımlanır, Osmanlı ve patrikhane kayıtları taranırsa, işte o zaman kazanan Ünye olur, kazanan tarih olur.
Meydan Hamamı, hamam mıydı, kilise miydi? Belki bir gün net bir cevap bulacağız. Ama şimdilik bildiğimiz bir şey var: Bu yapı, bize sadece suyun değil, tarihin de sıcaklığını hissettiriyor.
Değil mi?
Kalın sağlıcakla...