Patpat kazaları…
Ne yazık ki bu araçlar artık sadece toprağın bereketini değil, canlarımızı da taşıyor.
Patpat…
Aslında tarım için tasarlanmış masum bir emek aracı.
Fındık dalından düşen ürünü bahçeden eve götürmek, yük taşımak için var.
Ama bugün bakıyoruz; çocuklar, kadınlar, yaşlılar bu araçlarla taşınıyor. Düğüne gidiliyor, pazara çıkılıyor. Yetmiyor, gençlerin eğlencesine dönüşüyor, asfalt yolların ortasında hız yarışı yapar hale geliyor.
Ve sonuç hep aynı:
Bir viraj, bir fren, bir anlık dengesizlik… Ardından gözyaşına boğulan evler, yetim kalan çocuklar, kapanmayan yaralar.
Özellikle Ünye’nin kırsal mahallelerinde bu acı hikâyeler o kadar sık tekrar eder oldu ki, neredeyse yazın haberi patpat kazalarıyla açılır hale geldi.
Her bir kaza, ardında yıkılmış aileler, yaralı bedenler, paramparça hayatlar bırakıyor.
Bütün bu acıların nedeni sadece dikkatsiz sürücüler değil. Asıl sorun, bu araçların tarım aracı kimliğini aşarak şehir yollarına, asfaltlara, kalabalıklara karışmasına izin verilmesi.
Denetimin eksikliği, göz yumulması ve “bir şey olmaz” anlayışı, her kazanın en büyük ortağı.
Artık susmamalıyız.
Artık “kader” dememeliyiz.
Artık göz göre göre gelen ölümleri kanıksamamalıyız.
Bu acıların önüne geçmek için:
• Patpatların römorkunda yolcu ile seyahat etmesi ve şehir merkezine girmesi kesinlikle yasaklanmalı.
• Asfalt yollarda belirli saatlerde seyir sıfır toleransla engellenmeli.
• Kırsal mahallelerde denetimler artırılmalı, yük harici taşınmamalı sürücüler bilinçlendirilmeli.
• Otomobil konforuna dönüştürülen ve tarım aracı dışında kullanılan pat patlara izin verilmemeli...
Her kaza bir çocuğun gülüşünü, bir annenin duasını, bir babanın umudunu yok ediyor. Bu kayıpların telafisi yok.
Bir bahçeden eve dönülürken, bir yolculuk eğlenceye dönüşürken, kimse ölmemeli.
Patpatlar, toprak için var oldular; insan canını toprağa gömmek için değil.
Artık bir karar zamanı:
Ya bu gidişe dur diyeceğiz, ya da her yaz biraz daha kanayan bir yara olarak kalacak bu facia.
Kalın sağlıcakla.